Jan 5, 2007

Katil Siyah



Her sey oburun bir cakil tasi yutmasiyla basladi. Obur benim buyuk turuncu baligimdi. Bir gün ac mi tok mu oldugunu anlamadan kücük bir cakil tasini yem zannedip yutmus. Sonuc olarak da normal bir balik gibi sisip su üstünde kalmamis, karnindaki tasla kumlarin arasina cakilmis. Kizlar üzülmesin diye hemen yerine bir tane daha alayim dedim ama aynisindan bulamadim ve iki tane kücük aldim, bir siyah bir de benekli. Iki gün sonra ne yazik ki büyük siyah balik da ölü bulundu. Onun ki daha da acikliydi. Akvaryumun isiticisina yapisip kalmis. Toplamda dört balik kalinca yeni almayayim dedim, ne de olsa feng shui acisindan dört sayisi isime yariyordu. Beni cikarci olarak düsünmeyin ama isin dogrusu kuzey dogu kösesindeki dört balik da, güney dogu kösesindeki dört mor menekse de belli bir amaca hizmet etmeleri icin yerlestirilmislerdi. Neyse, baliklara dönelim. Bir zaman sonra baliklar alistilar birbirlerine derken kucuk turuncu da hakkin rahmetine kavustu. Onun acisina dayanamadigini düsündügüm benekli de onu takip edince cok sinirlendim, tek kalan ve salina salina yüzen kücük siyah baligi nerdeyse pencereden disariya atacaktim ama kizlarin önünde vahset olmasin diye sinirlerime hakim olup iki senedir akvaryumda baris, kardeslik ve saglikla yasayan baliklarimi öldüren kücük siyahi ömür boyu yalnizlikla cezalandirdim.

Menekselerden de bahsetmeden gecmeyeyim. Cok güzel actilar, benim nazarim degecek. Morun tonlarindalar, cok güzel oldular, acik, koyu, beyazla karisik…..



D'nin dogdugu gün topraga koydugumuz limon cekirdegi de agac olma yolunda, ama beyni yikanmis bir agac. Cenevre yi Antalya, apartman koridorunu da bahce zannediyor terapilerim sayesinde.

Ve sirada bir tramway hikayesi;
Olay kizlari okullarina götürdükten sonra aniden bastiran yagmurdan kacip kendimi tramvaya atmamla basladi. Biner binmez bos buldugum ilk yere oturdum, kulakliklari takip bir yandan muzik dinleyip öte yandan kitabimi okumaya basladim. Aslinda burada otobüsler, tramvaylar cok dolu olmaz ama o gün ani gelen yagmur insanlari doldurmustu tramvaya. Benim gidecegim toplamda 8 duraklik bir yol, in-bin 14 dakika, fazla degil. Ama hem sarkiya takilmisim hem kitaba. Ikisi de cok güzel. Charles Aznavour’un bir sarkisi “Hier Encore”, O bir taraftan “yirmi yasindaydim, zamani oksuyor, askla oynar gibi yasamla oynuyordum. Zamanla kacan günlerimi saymadan geceyi yasiyordum” derken Can Dündar da Yuzyilin Asklari”ni anlatiyordu. Bir an kafami kaldirinca karsimda üc kisi gördüm ayakta duran. Biri yasli bir bayan, digeri hamile, ücüncüsü de zihinsel özürlü bir genc. Hangisine yer vermeliydim acaba. Buradaki yaslilari sevmem ben, hatta nefret ederim ama bu sirin bir yasliydi. Daha önce basima geldigi icin “oturacak kadar yaslanmadim” diyerek terslenir mi diye düsünmedim de degil. Hamile bayan cok antipatikti, hem zaten en fazla 5 aylik gibi görünüyordu, ayakta kalabilirdi. özürlü gence yer versem acaba beni anlar miydi. Böyle bir kararsizlikla stress oldum cidden. Ben bunlari degerlendirirken bir baktim inecegim duraktayiz. Neyse, kendi aralarinda ilk oturan kazansin diyerek kalktim ve saniyesinde 16 yaslarinda, sapasaglam birisi oturdu yerime. Ben de vicdan rahatsizligimla ayrildim tramvaydan, yasliya niye yer vermedim diye.

Keske hayattaki bütün kararsizlik konulari boyle basit olsa. Ama degil, her an her yerde bir seyler icin, kendimiz ya da baskalari icin tercih yapmak, karar vermek zorundayiz. Mesela biraz sonra favori tv programimi seyrederken dondurma mi yesem yoksa cikolata mi....

2 comments:

thelunatic said...

favori tv programına göre değişir.

Ben said...

Ayri ayri guzel olan iki sey birlesince sonuc bazen hayal kirikligina ugratabilir. Ayrica ortaya ucuncu bir secenek daha cikmis olur ki bu da bazen karar vermeyi zorlastirabilir. Bu meseleyi yilan hikayesine cevirirsek hic bir sey ya da hepsi gibi tercihler de ortaya cikabilir. ama ben derim ki durumu zorlastirmayalim, konu cikolata olsa da olmasa da.

Orada bir blog var uzakta, o blog benim blogumdur....