Jul 31, 2007

Tatilcinin seyir defteri- 3

Kendi adima konusmam gerekirse tatil bitti, ama kizlar hala Antalya'dalar. Anneanneleriyle mutlu, mesut, beni hic ozlemeden egleniyorlar. Antalya havaalaninda beni birakip gittiklerinde (ki aslinda ben onlari birakmis oluyorum) kalbim bir balon gibi sisti, sisti, patlayamadigi icin gogsumde kabardi kaldi. Ah evet, ben hic duygusal degilim, ama anne kimligimin onune gecemiyorum.
Ev onlarsiz sessiz, bombos. Bir de koca yok. O da Istanbulda. Ben niye buradayim peki. Devlet dairesi mantiginda olan bankada calisinca iki haftadan fazla izin kullanilamiyor da ondan, yoksa kisisel tercihim degil.
Calismaya baslayinca tatilin butun yan etkileri kayboldu. Pazartesi gunu isil isil gozlerle uyanmistim ondan onceki iki gece ikiser saat uyumus olsam da. Kendimi gayet genc, guzel, super, canli, dinamik hissediyordum. Ama ikinci gunun aksaminda ne tenimde, ne gozlerimde canlilik kaldi. Bir kac gune kalmaz toparlarim sanirim. Tatilin baska bir yan etkisi de bilumum ev islerini unutmus olmak. 15 gun yemek pisirmemek ve simdi de yalniz olmak mutfagin yolunu unutmama neden oldu.
Aslinda ben biten tatilin son gunlerini yazacaktim, konu dagildi.



Kalkan izlenimlerimi daha once yazmistim, o sayfayi kapattim. Kalkan donusunu Elmali yolundan yaptik. Gombeye sapip Ucarsu ya kadar yuruduk. Kizlarla oldukca uzun ve yorucu bir yuruyus olmasina ragmen Ucarsu'nun kaynagini ve Yesilgol'u gorduk. Orayi bilenler bizim zalim anne babalar oldugumuzu dusunebilir, ama bu onemli degil. Onemli olan onlarin da zor sartlarda gezmeyi ogrenmeleri:)

Antalya'da bir kisim lise arkadaslarimla bulustum. 88'den beri gormedigim arkadaslar. Cok keyifli gecen bir geceyi sabaha karsi dort civari yat limaninda kapattik.

Bir sonraki geceyi ise Beyoglunda.

Pazar sabahi Cenevre'deydim. Yanlis gun. Evde makarna harici yiyecek hicbirsey yokken marketlerin kapali oldugu gun gelinmemeli.

kerbelada yasiyorum sanki. Is cok, oglenleri alisveris yapamiyorum, isten gec cikinca marketler kapali, yarin 1 agustos, milli bayram, yine kapali.

Mecburen rejim yapiyorum.


ben hic ac gozlu degilimdir ama tatilin yetmemis oldugunu farkettim. Akdenizin mavisini visne likorunun ferahligiyla seyretmek istiyorum. Cok sey mi istiyorum....






Jul 24, 2007

Tatilcinin seyir defteri-2

Hala Kalkandayiz.
Fidanka evleri Kalkanin az birsey disinda. Araba olmazsa plaja inmek bile cocuklarla zor olabilirdi. Denize gitmek yerine havuzu tercih edenler icin de iyi haber havuzun her zaman tertemiz olmasi.
Evlerin dizayni, balkonlarin keyifli koltuk ve divani, evler arasi yollarin renk renk cicekler, bitkilerle bezenmesi, terastaki restoranin manzarasi dikkat cekiyor.
Sahipleri sempatik insanlar, ince hesap pesinde degiller, kendileri burada yasamaktan nasil keyif aliyorsa kalanlarin da en az o kadar keyif alacagi sekilde sempatik bir atmosfer yaratmislar.
Cuneyt eski bir Finansbankci, Evrim de kimya muhendisi. 8 yil once islerini guclerini birakip Istanbuldan gelmisler.
Ciceklerden, kahvaltidaki muhtesem recellerden ve Fidanka surubundan Evrimin annesi sorumlu. Ben ki senede ya bir ya da iki kere recel yerim, burada her sabah mandalina recelini kahvaltinin olmazsa olmazi yaptim. Fidanka surubu ise visne-votka ve karanfil den olusan bir yasam suyu.

Kalkan tatilinin sonu geldi neredeyse, yarin Antalyaya geciyoruz. Fidankadan, dogadan memnun olmakla beraber bir daha Kalkana gelecegimizi sanmiyorum. Bizim yerimiz Kas, bir kez daha bunu anlamis bulunuyoruz. Fidankayi Kas'a isinlayabilir miyiz.....

Herseyin ingilizlere hitap etmesi bizi rahatsiz etti. Restoranlarda, ozellikle Aubergine ve Giranda'da guzelim malzemelerin ingiliz agiz tadina gore hazirlanacak diye heba edilmesi hayal kirikligina ugratti. Simdi denebilir ki begenmediysen kebapciya git, ama turk olanlarin da guzel bir ortamda kebaptan baska yemekler yemek istemesi anormal mi. Menude yazanlari anlamak icin ingilizce bilmek sart midir. ingilizce bilsen bilsen bile yemegin nasil hazirlandigini sormak kabahat midir, cahil ingilizlere shrimpi prawn olarak yedirsen bile bir turk olarak prawn yaziyorsa prawn getir demek kabalik midir......

Olumlu seyler de var. Uzerine atmaca gibi atilan esnaf yok Kalkanda. Patara ve Kaputasa yakin olmasi da cabasi.

nankorluk yapmayayim, cok guzel bir yer burasi.

tatile devam...

Jul 22, 2007

22.07.2007

Bugunun anlam ve onemi konusunda yazili ve gorsel medyadan duyduklariniza ben ne ekleyebilirim....

dogumgunumun yaninda secimin ne kadar onemi olabilir ki..:)

Jul 19, 2007

Tatilcinin seyir defteri

Gercek tatilin ikinci gunu....
Kalkan
Fidanka (www.fidanka.com), masmavi akdeniz manzarasiyla cok sirin bir otel. Benim gibi tatil koylerinden, yildizli otellerden nefret edenler icin ideal.
Burada ayni anda mutlu ve uzgun olmanin verdigi garip bir ruh halindeyim
Mekandan, zamandan mutluyum
ama Dicle hasta
Istanbulda Cenevreden kalan aliskanlikla musluktan su icmis. Sonuc: bagirsaklarina yerlesen yaratiklar. amip.
iki gunde iki kilo kaybetti. Bugun biraz daha canli. Buraya gelmeden hayalini kurduklarinin daha hicbirini yapamadi. Bir cocuk hastayken bile de bu kadar uyumlu, anlayisli olabilir mi...
Iki gundur zamaninin cogunu tuvalette geciriyor, ben de onunla beraber. Ne kadar ellerimi dezenfekte ediyor olsam da benim de karnim agrimaya basladi.
sicaktan nefes alamiyor olsam da, kemiklerimin haslandigini hissetsem de akdenizde olmaktan mutluyum.
Berfin in guzel bir projesi var, cenevredeki evimizi buraya yapistirmak.
bunu gerceklestirmenin bir yolu olmali...

Jul 12, 2007

Leonidas, Yel degimenleri, Mantar, Kek, Kanal...

Cumartesi gunu, yani su cok unlu 07.07.2007 tarihinde ayni anda iki yerde birden olmayi cok istiyordum ama heroes karakterlerinden olmadigim icin tercih yapmak durumunda kaldim.
Cenevrede 07.07.1977 tarihinde dogmus arkadasimin 30 yas dogumgunu partisi vardi. Ceyhun'un partisine katilmayi cok istedigim halde oyumu Sophia'dan yana kullanip Hollandaya gittim. Kocami da partide beni en iyi sekilde temsil etmekle gorevlendirerek dolayli olarak katilmis oldum. Kocam partide ustlendigi gorevi okadar iyi bir gorev bilinciyle yerine getirmis ki en cok eglenen ve eglendiren adam olmus. sanirim bundan sonra benden once onu davet edecekler partilere.
Kisa bir Hollanda ziyaretinin hikayesi su: Bruno Sophia'ya evliliklerinin 12.5 uncu yili munasebetiyle surpriz parti hazirlamisti. 12.5 yil bakir yiliymis, 25. yil gumus, 50 de altin.
Cuma gunu Amsterdam'a oradan da trenle Den Haag a gectim . Tren istasyonundan ciktigim anda senelerdir cevabini hatirlayamadigim soru cevaplanmis oldu. Ben neden Hollandayi sevmiyorum.
Yaklasik 10 yil once Hollandaya gitmistim Alper'i ziyarete. Ama o kadar nefret etmistim ki, Alper isteyken "Cok uzgunum, ama ben artik dayanamiyorum, Paris'e gidiyorum, haftaya gelirim" notunu yazip ilk buldugum trenle kacmistim oradan.
Den Haag tren istasyonundan ciktigim anda yuzume carpan igrenc sert ve soguk ruzgarla cevabi hatirlamis oldum. O ruzgar beni aptala cevirdigi icin, yedigimden, ictigimden, gezdigimden hicbirsey anlamadigim icin ruzgara olan kizginligimi yeniden yasadim.
Parti surpriz oldugu icin cumartesi gunu saat 6 da Maduramdaki randevuya kadar kimselere haber vermeden gezdim sehirde. Ama ruzgar beni delirttigi icin yarim saatte bir magazalara girip ciktim. Kendime engel olamadigimi farkettigim anda mesaj gonderdim "Kocacim ne olur bana dur de. Shopping. SOS." aldigim cevap:"devam". Beni kim tutabilir artik.Giderken yari dolu olan valizim patlama sinirinda geri dondu. Markalarin cogunu hatirlamiyorum cunku Dutch ca kelimeleri ogrenememe gibi bir ozrum var. Hatirladiklarimdan birisi La Ligna. Vitrinin klasik oldugunu dusunmustum, ama iceride buldugum modeller guzeldi.
Maduradam (Minyatur Hollanda) daki bulusma cok keyifliydi. Muhtemelen bir daha hic gormeyecegim insanlarla tanistim. Aslinda Martha ve Stephane la gorusebiliriz. Vevey de yasiyorlar.
Pazar sabahi da ekibin bir kismi kaldigim otele geldi ve beraber kahvalti yaptik.
Sophia ile mail ler haricinde yillardir gorusmemis olsak da sanki daha gecenlerde ayrilmisiz gibiydi. 11 yildan sonra ikimizde gozyaslariyla birbirimize sarildik, o anda arkadan Bruno'nun sesi geliyordu "Bunu bile bile niye sizi bir araya getirdim ki.."
Onlarla Shell de calistigim senelerde Diyarbakirda tanistik. Sonra yollarimiz ayrildi. Arnavutluk, Haiti, Cin, Endonezya derken artik Londrada yasayacaklar.
Cok guzel bir haftasonuydu, ama yine de onlarla Londra ya da Cenevrede bulusmayi tercih ederim.

Aslinda benim simdi valiz hazirlamam gerekiyor.

Istanbul Istanbuuuuuuuul
Aslinda bu sefer Istanbul cok kisa olacak. Iki gececik. Sonra Antalya, veeeeeeeeeeeeee Kalkan.
Kemiklerim haslanana kadar guneste kalmak,
Patlayana kadar deniz borulcesi yemek,
Gunlerce denizi seyretmek, dalgalarin sesini dinlemek...

cok sey mi istiyorum

Jul 4, 2007

artik kizmiyorum

Bugunku spam mesajlar;

No worries
Eat less, lose more
For couples
Final notification mail
About last night
Don't blame others
Do influence
Heat me up
Pass the exam

Bu spam mesajlari yaratanlar beni ne kadar eglendirdiklerinin farkindalar mi

Jul 3, 2007

1+1+1= - 1

"Yağmur, bir çeşit yağıştır. Diğer yağış türleri içinde kar, sulusepken, dolu ve çiğ vardır. Yağmur bulutlardan Dünya'nın yüzeyine ayrı su damlalarının düşmesi ile oluşur. Tüm yağmur damlaları yüzeye ulaşmaz, bazıları düşme esnasında kuru havadan geçerken buharlaşır. Sıcak ve kuru çöl bölgelerinde virga olarak adlandırılan bir olay vardır, bu olay hiçbir yağmur damlasının yüzeye ulaşmaması durumunda oluşur. Bilimadamlarının yağmurun oluşumu ve yağışı ile ilgili açıklamaları Bergeron Süreci olarak adlandırılır. Ayrıca yazın bazı günlerde bulut olduğu halde yağmur yağmamasının sebebi havanın yeterince soğuk olmamasıdır. Yapay yağmurlar ise havanın bulutlu olduğu günlerde bulutlara gümüş iyodür bulutu sıkılarak yağdırılır. Havada bulut olmazsa asla yapay yağmur yağdırılamaz. "

"Temmuz, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 7. ayı olup 31 gün çeker.
Eski Türkçe'de "tamu-z" "çok sıcak, cehennem" sözcüğünden, Sümerce/Sumarca/Sümmerce/Suomerce bereket tanrısının bir adı olan "dummuzzi" sözcüğünden gelme Süryanca/Süryanice "temmuz" sözcüğü aynen Türkçeye geçmiştir. Türkçe'de bu aya "Orak ayı" ya da "Ot ayı" denir. Gregoryen takviminde bu aya, Roma İmparatoru Julius Sezar'a ithafen July adı verilmiştir. Daha önceleri, Mart ayından başlayan Roma takviminde beşinci ay olduğu için Latince Quintilis olarak adlandırılmıştır.
İrlanda takviminde Temmuz, Iúil olarak adlandırılmıştır ve yaz mevsiminin üçüncü ve son ayıdır."

"Sıcak, romantik ve kendine has bazı özellikleri ile çatı katı, iyi tasarlanmadığında ciddi sorunlar yaşatacak bir alan olarak düşünülmelidir."

Yagmuru severim
Temmuz ayini severim (dogumgunumu unutmayin olurmu)
Cati katinda yasamak cok hos

ama temmuz ayinda durmaksizin yagan yagmurun catiya dusme sesi beni delirtecek
Orada bir blog var uzakta, o blog benim blogumdur....