vazgecerler mi acaba
Keyfim yerinde, sabah yorgunlugunu attim uzerimden. Bahcenin keyfini cikariyorum, bir elimde sekosumun hediye ettigi kitap (bab-i esrar Ahmet Umit), bir elimde kocaman bir bardakta Baileys, Kahlua ve bol buz karisimi kendi icadim olan bir kokteyl. Bir ara google lamali, gercekten de ben mi icad ettim, yoksa birileri benden once davrandi mi.
Keyfim yerinde ama hep bir soru kafamin bir kosesinde, gelecekler mi
Sabah gozumu acar atmaz bahceye kostum. Dun geceden yarim kalan yabani otlari oldurme isine devam etmem gerekiyordu.
Yabani otlari oldurmek
Yabani insanlari da oldurmeli mi
Yabani insan derken toplum icine karismayan insan demek istemiyorum
Yabani otun dagda bayirda cikmasi sart degil, sehirde bir bahcenin orasindan burasindan kendi kafalarina gore fiskirmis istenmeyen ottur. Bunun insana uyarlamasi gereksiz konusan, gereksiz olaylara karisan, aslinda gereksiz insanlar midir
Irkciligim tuttu yine. Yoo irkcilik derken tenden, soydan bahsetmiyorum. Karakter irkciligi. (sevdim bu tabiri).
yabani insanlari da oldurmeli. Yabani otlara mudahale etmezseniz butun bahceyi kaplarlar, cimeni cicegi oldururler. Once onlar olmeli.
ding dong
yabani insanlari evime sokmamaliyim
ding dong
bahce eldivenini mi giysem
ama sonra cimenlere kan bulasir
sabahin sekizinden onbire kadar iki buklum cikardim otlari.
Bir ara garajdaki siyah minibusten siyah sortlu siyah atletli bir adamin ciktigini gordum goz ucuyla. Ne otlari ciddiligimden supheye dusurmek istiyordum, ne de adami utandirmak. Aslinda sabahin dokuzunda adamin parmaklarinin uclarina basarak yandaki eve girisine sasirmamam sorgulanmaliydi, adamin o saatte ne yaptigi degil.
Ritanin bu haftasonu misafirleri var. Kalabaliklar. Evde kalacak yer olmadigi icin birisi minibuste yatmis olmali. Ya siyah minibusten cikan siyah sortlu adam misafir degilse...... Ritanin yaninda sevgilisi var nasil olsa, ilgileniversin.
Saat 11, acim ama ter icindeyim. Yemek mi temizlik mi?
Soguk bir dus
yapacak hic bir isim kalmadi. Aheste aheste hazirlayabilirim kahvaltimi. Bahcede yemek isterdim ama kavurucu bir gunes var. 32 derece. Cenevre icin cok.
Salon masasini hazirladim. Keyfime gore, zevkime gore.
Ogleden sonra Yoldasimla oglunu cagirayim diyorum kendii kendime. Kisiri cok sever. Kahvaltimi bitireyim de arayayim.
Cayin yarisindayim, omletin de.
Zirrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr zirrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr
Bizim evde telefon boyle caliyor.
Istanbuldan gelen esyalarin arasindan cikinca cok mutlu olmustum. Turuncu, ahizeli, isaret parmaginin sayilarin deliklerine sokulup numaranin cevrildigi telefonlardan.
Kocam ariyor sandim. Beni ne kadar ozledigini soyleyecek, sonra kizlar konusacak sirayla, sonra babana ver telefonu diyecegim. Sekerimle bir kere daha konusacagim.
Iki gun kaldi gelmelerine.
Aaaaaaaalooooo. A uzun ama O kalin. Laurel&Hardy bir GSM operatoru reklaminda oynamaliydi. Laurel A olurdu, Hardy de O. L yi de tamamlardik. Nasil olsa yoklar, simdi L yi dusunmeye gerek var mi.
Kocam degilmis. Niye actim ki telefonu....
Tuzaga dustum. Once hos bes nasilsin ne yapiyorsun. Iyiyim, evde keyif yapiyorum. Bir yere gitmeyecek miymisim. Hala anlamiyorum. Anlasam da yalan soyleyebilecek miyim......
Ogleden sonra geleceklermis. Yabani otlari dusundum, onlari bahcemden nasil cikardigimi. Cikarirken isirgana benzeyenlerin kolumu nasil kasindirdigini. Kasinti tekrar basladi.
Keske « bir manin yoksa sana gelecegiz » deseydi. Yabani insan bu olmali diyorum.
Isteksiz sesimden de anlamiyor gelmelerini istemedigimi.
(ama ben yoldasimi cagiracaktim)
evdeyim, evde. Simdi kahvalti yapiyorum, ahizeli telefondan konusuyorum.
Yani demek istiyorum ki kahvaltimi boldun. Yabani insan balkona aldigi mavi sandalyelerinden bahsediyor.
Geldiginde anlat, kahvaltimi bitireyim.
Keyfim kacti.
Is cikarmaya calistim kendime. Bulasik, camasir... e baska yok. Mecburi keyfime yonlendim.
Itunes dan jazz sarkilarini listeledim, okuyacagim kitabi sectim, kokteylimi hazirladim, hafif golge dusmus terasa ciktim.
Gelecekler mi
Yoldasimi aramiyorum, onlari duyunca gelmez biliyorum. Yabani insan ayiklamayla ugrasiyor zaten, ustune kor gozune parmak mi sokayim.
Aksamin sekizi, gelene giden yok. Gelmediler diye sevinmeye calisiyorum ama butun gun huzurumu kacirdiklari icin sinirliyim.
Bu sefer ben ariyorum
Gelmeyecek misiniz
Havuzdan gec ciktik, acikmistik, dogrudan eve geldik, bu saatten sonra gelmeyelim.
Peki siz bilirsiniz.
Bahce eldivenlerimi ariyorum.
Kan icinde kalsinlar istiyorum.
Aug 16, 2009
Aug 22, 2008
BIZ NASIL GELDIK BU HALE
Saat gecenin onu. Bir barin onundeyiz. Sandra ve ben. Onun icin cok ozel bir gunu kutluyoruz. Disarida onbes-yirmi kisilik bir gurup insan. Kiminin elinde sarap kadehi, kiminde bira bardagi. Yuzlerde hafif tebessumler ya da yayvan gulusler, kiminde de ortaligi cinlatan kahkahalar…
Sigara icmedigimiz zaman iceriye giriyoruz.
Xavier, Ispanya’dan saf gelip, playboya cevrilen bir adam. Cocuk desem daha dogru. Kendini dunyanin en cekici erkegi saniyor. Hadi dunyanin olmasin, Isvicre’nin. Turk oldugumu ogrenince Turkce kelimeler duymak istiyor. Anlamsiz. Arkadasim zorluyor
- hadi konus kiz
- ay ne konusayim bununla
israrlar sonucu agzimdan zorla cikiyor bir seyler
- Ay ne konusayim senle salak salak ....
Kelimelerin onemi yok. Karsimda kendini maymuna cevirmis bir cocuk, sac sakal biyik karmakarisik. Orman kackini haberi yok. Evladim, git tras ol, yuzun gozun ciksin ortaya. O hala kendini seksapel prensi sansin.
Xavier nasil geldin bu hale??
Ara ara Antoine geliyor. Ben tanimiyorum, ama ayip olmasin diye taniyormus gibi yapiyorum. Bir zamanlar tanismisiz... haberim yok. Konusurken bir ara onu anlayip anlamadigimdan emin olamiyor. Saniyor ki fransizcam yetersiz. Konu fransizca degil Antoine, erkeklik egonu ne zaman birakacaksin da kendin olacaksin, onu bekliyorum.
Sandrayla yillar once nasil tanistiklarini anlatiyor. Ortada imaj simgesi bir motor var ama Sandra hatirlamiyor. Antoine senelerce hic yasanmamis bir sahne uzerine hikayeyi kurmus.
- Motorumdan inerken Sandra’nin beni seyrettigini fark ettim
- Ne motoru??
- Motoru hatirlamiyor musun?
- Hayir
- Yani motordan inisim degil miydi seni etkileyen?
- Hayir
- O zaman anlatacak hic bir sey yok, senaryo bastan degisti.
Antoine gulusunun gizleyemedigi pisman gozleriyle konusuyor.
Nasil geldin bu hale Antoine?
Saat onbiri geciyor, barin sahibi ortalikta dolaniyor, kapatma saati. Biz daha yeni baslamistik halbuki.
Inatla barin onundeyiz. Son kalan uc bes kisi.
Birisi yaklasiyor yanimiza olabildigince sempatik olmaya calisarak. Sandra da ben de hemen anliyoruz kotu niyeti. Gorunmeyen kalkanlarimizi aktif hale getiriyoruz. Telepati gucumuzle anlasip zararli erkegi kalkanlarimizin disinda tutuyoruz. Ama azimli, yilmiyor. Kalkanlarimizi gecmeye kararli. Sandra bir ara yok oldugunda “eee, anlat bakalim” diyor. Tovbe tovbe, ne anlatayim? Sen kimsin?
Icimden “Turkum, dogruyum, caliskanim” demek geliyor ama fransizcada uyumlu kelimeler olmadigi icin, “Turkum, evliyim, hic bir sey aramiyorum” diyorum. Sandra geri geliyor, kalkanlar aktif ama merak agir basmis. Nesin, in misin, cin misin… soruyor ha babam.
Annesi alman, babasi isvicreli, dede kamerunlu (belliydi bir karisiklik oldugu), evli degil, uc cocugu var, gozler ses bes bakiyor, elinde sonuk bir puro, ustunde yillarin asinmasina dayanamamis, tenini de iyice mat, boguk gosteren kahverengi bir takim elbise, antipatikligi limit asimindan faiz islemis ......
Nasil geldin bu hale Daniel?
Baska bir bara gidiyoruz.
Masayi tesadufen paylastigimiz gurup uc kiz uc erkekten olusuyor. Karsimizdaki yirmibes yaslarinda bir cocugun ustunde Fenerbahce tshirtu goruyoruz. Ogrenmezsek catlariz.
Canakkale maden celikde calismis, patronu koyu fenerbahceli, o hediye etmis tshirtu. Nasil oluyor anlamiyorum gecenin ikisinde Turkiyedeki universite sistemini tartisiyoruz. Kizlar asik suratlarla masayi terk ediyor.
Nasil geldiniz bu hale kizlar?
O bardan da ayriliyoruz. Karsida oryantal havali bir baska bar, ama onlar da kapatmak uzere. Eve gitmekten baska care yok. Taksi duragina dogru yuruyoruz. Sokakta bir biz bir de kopek. Cenevrede sokak kopegi olmaz ki.
Nasil geldin bu hale kopek?
Taksiyi beklerken “nasil geldik bu hale” diyerek guluyoruz her kadeh kaldirisimizda yaptigimiz gibi.
Sigara icmedigimiz zaman iceriye giriyoruz.
Xavier, Ispanya’dan saf gelip, playboya cevrilen bir adam. Cocuk desem daha dogru. Kendini dunyanin en cekici erkegi saniyor. Hadi dunyanin olmasin, Isvicre’nin. Turk oldugumu ogrenince Turkce kelimeler duymak istiyor. Anlamsiz. Arkadasim zorluyor
- hadi konus kiz
- ay ne konusayim bununla
israrlar sonucu agzimdan zorla cikiyor bir seyler
- Ay ne konusayim senle salak salak ....
Kelimelerin onemi yok. Karsimda kendini maymuna cevirmis bir cocuk, sac sakal biyik karmakarisik. Orman kackini haberi yok. Evladim, git tras ol, yuzun gozun ciksin ortaya. O hala kendini seksapel prensi sansin.
Xavier nasil geldin bu hale??
Ara ara Antoine geliyor. Ben tanimiyorum, ama ayip olmasin diye taniyormus gibi yapiyorum. Bir zamanlar tanismisiz... haberim yok. Konusurken bir ara onu anlayip anlamadigimdan emin olamiyor. Saniyor ki fransizcam yetersiz. Konu fransizca degil Antoine, erkeklik egonu ne zaman birakacaksin da kendin olacaksin, onu bekliyorum.
Sandrayla yillar once nasil tanistiklarini anlatiyor. Ortada imaj simgesi bir motor var ama Sandra hatirlamiyor. Antoine senelerce hic yasanmamis bir sahne uzerine hikayeyi kurmus.
- Motorumdan inerken Sandra’nin beni seyrettigini fark ettim
- Ne motoru??
- Motoru hatirlamiyor musun?
- Hayir
- Yani motordan inisim degil miydi seni etkileyen?
- Hayir
- O zaman anlatacak hic bir sey yok, senaryo bastan degisti.
Antoine gulusunun gizleyemedigi pisman gozleriyle konusuyor.
Nasil geldin bu hale Antoine?
Saat onbiri geciyor, barin sahibi ortalikta dolaniyor, kapatma saati. Biz daha yeni baslamistik halbuki.
Inatla barin onundeyiz. Son kalan uc bes kisi.
Birisi yaklasiyor yanimiza olabildigince sempatik olmaya calisarak. Sandra da ben de hemen anliyoruz kotu niyeti. Gorunmeyen kalkanlarimizi aktif hale getiriyoruz. Telepati gucumuzle anlasip zararli erkegi kalkanlarimizin disinda tutuyoruz. Ama azimli, yilmiyor. Kalkanlarimizi gecmeye kararli. Sandra bir ara yok oldugunda “eee, anlat bakalim” diyor. Tovbe tovbe, ne anlatayim? Sen kimsin?
Icimden “Turkum, dogruyum, caliskanim” demek geliyor ama fransizcada uyumlu kelimeler olmadigi icin, “Turkum, evliyim, hic bir sey aramiyorum” diyorum. Sandra geri geliyor, kalkanlar aktif ama merak agir basmis. Nesin, in misin, cin misin… soruyor ha babam.
Annesi alman, babasi isvicreli, dede kamerunlu (belliydi bir karisiklik oldugu), evli degil, uc cocugu var, gozler ses bes bakiyor, elinde sonuk bir puro, ustunde yillarin asinmasina dayanamamis, tenini de iyice mat, boguk gosteren kahverengi bir takim elbise, antipatikligi limit asimindan faiz islemis ......
Nasil geldin bu hale Daniel?
Baska bir bara gidiyoruz.
Masayi tesadufen paylastigimiz gurup uc kiz uc erkekten olusuyor. Karsimizdaki yirmibes yaslarinda bir cocugun ustunde Fenerbahce tshirtu goruyoruz. Ogrenmezsek catlariz.
Canakkale maden celikde calismis, patronu koyu fenerbahceli, o hediye etmis tshirtu. Nasil oluyor anlamiyorum gecenin ikisinde Turkiyedeki universite sistemini tartisiyoruz. Kizlar asik suratlarla masayi terk ediyor.
Nasil geldiniz bu hale kizlar?
O bardan da ayriliyoruz. Karsida oryantal havali bir baska bar, ama onlar da kapatmak uzere. Eve gitmekten baska care yok. Taksi duragina dogru yuruyoruz. Sokakta bir biz bir de kopek. Cenevrede sokak kopegi olmaz ki.
Nasil geldin bu hale kopek?
Taksiyi beklerken “nasil geldik bu hale” diyerek guluyoruz her kadeh kaldirisimizda yaptigimiz gibi.
Mar 14, 2008
Mar 13, 2008
Sonunda
Sensizligin cok zor olacagini sanmistim. inanmistim.
Halbuki iki dudak arasinda bir karardan ibaretmissin.
Seni unutmak bu kadar kolaydiysa neden bunca yil bekledim ki
sen cevabi biliyorsun, ben de.
baskasinin bilmesine gerek var mi?
Hakkini yemeyeyim, en zor anlarimda yanimdaydin
asil en keyifli anlarimda
seni kolay mi bulmustum
zor mu unuttum
yoksa
yoksa sen mi beni buldun
ben mi unutuldum
bazen elim cantama gitmiyor degil
diyorum ki bu son arayis, son bir kez daha kokunu duysam,
seni son bir kez icime ceksem
sonra bir daha hic anmasam
ama biliyorum o son son olmayacak
sen baskasinin ol, umrumda mi saniyorsun
seninle paylastiklarini cok mu merak ediyorum
simdi yaziyorum ya ondan konusu gecti, yoksa hic dusunmediydim
bildiklerimi tekrar ogrenmeme gerek yok ki
ben biliyorum dudaklarima degdigin ani
seni icime cektigim
beni icine cektigin
an
zaman
yok artik yazmamali
canim istemeden konu kapanmali
canim istemeden
"bu da sondan sonraki en son sigaram olsun" demeden
*********************************
18 gun 10 saat
Halbuki iki dudak arasinda bir karardan ibaretmissin.
Seni unutmak bu kadar kolaydiysa neden bunca yil bekledim ki
sen cevabi biliyorsun, ben de.
baskasinin bilmesine gerek var mi?
Hakkini yemeyeyim, en zor anlarimda yanimdaydin
asil en keyifli anlarimda
seni kolay mi bulmustum
zor mu unuttum
yoksa
yoksa sen mi beni buldun
ben mi unutuldum
bazen elim cantama gitmiyor degil
diyorum ki bu son arayis, son bir kez daha kokunu duysam,
seni son bir kez icime ceksem
sonra bir daha hic anmasam
ama biliyorum o son son olmayacak
sen baskasinin ol, umrumda mi saniyorsun
seninle paylastiklarini cok mu merak ediyorum
simdi yaziyorum ya ondan konusu gecti, yoksa hic dusunmediydim
bildiklerimi tekrar ogrenmeme gerek yok ki
ben biliyorum dudaklarima degdigin ani
seni icime cektigim
beni icine cektigin
an
zaman
yok artik yazmamali
canim istemeden konu kapanmali
canim istemeden
"bu da sondan sonraki en son sigaram olsun" demeden
*********************************
18 gun 10 saat
NEYİ YAŞAMAK İSTİYORSAN ONU YAŞA
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de...
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de,
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım,
Öyle bir rol vermişlerdi ki,
Okudum, okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...
Nietzsche
Yorum yaz!
Cenneti de gördüm, cehennemi de...
Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de,
Bazıları seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım,
Öyle bir rol vermişlerdi ki,
Okudum, okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...
Nietzsche
Yorum yaz!
Mar 12, 2008
ISINMA TURLARI 2
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa YASAYAMAM." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok SEVMEYECEKSIN mesela.
O daha AZ severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az SEVER seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok ACIMAZSIN.
Çok sahiplenmeyince, çok AIT de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, KAYBETMEKTEN de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin YILDIZIN olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere AIT olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın. Çok SAHIPLENMEDEN,
Çok ait olmadan YASAYACAKSIN.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de HEP SENIN kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YUCEL
"O olmazsa YASAYAMAM." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok SEVMEYECEKSIN mesela.
O daha AZ severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az SEVER seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok ACIMAZSIN.
Çok sahiplenmeyince, çok AIT de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, KAYBETMEKTEN de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin YILDIZIN olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere AIT olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın. Çok SAHIPLENMEDEN,
Çok ait olmadan YASAYACAKSIN.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de HEP SENIN kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
CAN YUCEL
Mar 9, 2008
Sep 28, 2007
Degisim
Blogumu cok ihmal ettim, farkindayim, ama farkinda olmak yeni birseyler yazmaya yetmiyor.
Bu aralar degisim ruzgarlari esiyor cevremde
Ruzgarlar bir duruyor bir firtinaya donuyor
Once bir ara bir Moskova meselemiz vardi, esti esti duruldu
Kizlara bakan bayan degisti, neyseki iyi oldu diyebildigim bir degisim oldu
Sonra bir ucuncu meselemiz vardi, nasil geldigini nasil gittigini bile anlamadim
Arada bir ev degisimi vardi, o da bosa cikti
Simdi is degisimi pesindeyim, sonuclanmadi
Blogumu Facebook la aldatiyorum, ama blogumu kapatmadigima gore degisimden sayilmaz bu
kizlar degisiyor, buyuyor. buyumek hem hoslarina gidiyor, hem korkutuyor
Dicle haftada en az bir gece kaybolma, tek kalma ruyasi goruyor ki bu da buyumek, tek kalmak istememek gibi geliyor
Berfin hep bebek kalmak istedigi icin degisime tumden karsi
Farkettim de bloga yazmayi ozlemisim, ama bilincalti oto sansur olayi beni kasmis,
bi de bazi arkadaslarima, blogumu bilenlere kizmisim
bi ton mail geldi, ay cok guzel yaziyordum da neden artik yazmiyormusum,
ha bunu diyenler blogdan once de, mesajlarin gelmeyince meraklaniyoruz derlerdi, ortak mesaj olsun namina blog actim, eee noldu, interactive olmasi beklenen blog pasivize edildi,
yazmiyom isteeeee
e aslinda ben kimseye yazmiyordum,
ben de bi hosum
hem kendime yaziyorum hem de kendime oto sansur uyguluyorum
kiz ben cok komigim
aferim bana
elime saglik
bankadan ayrilan arkadaslar var, uc gundur kisir, borek, mercimekli kofte yapip goturuyorum, (burada ramazan diye bi si yok), bugun birden durdum ve aaaa dedim, simdi onlarin gidisini kutluyormus gibi oldu, yok ama her seferinde "dedicated to...." diyorum, yani guzel aniyla ayrilsinlar diye
degismeyen seyler var
korkutuyor, yani ben 80 yasina gelsem de degismeyeceginden korktugum seyler
onlari da oldugu gibi kabullenmeli
zor
kabullenmek de
degistirmeye zorlamak da
kadim dostum facebook da da buldu beni,
ben de ona sarki ithaf ettim
iste facebook un guzelligi bu , istemedigin kadar interactive
sarki ne miydi,
simdi dinledigim sarki iste
simdi bunlari yazarken bi ton da soru ve konu var aklimda
gecen gun bir arkadasla konustugumuz bir konu vardi
burada oldugu gibi o anda da konudan konuya atlamisim simdi fark ettim
Arkadasimin iddiasi kadinlarin dun dundur, olay, sorun her ne ise dunde kaldi, bugune bakalim diyemedigiydi, benim iddiam ise bunun cinsiyetle degil de kinci olmakla alakasi olduguydu. Kinci bir erkek de gecmisten kurtulamaz di mi.
baska bir konu da herhangi bir insanin butun isleri ters gitse de mutlu olabilecegiydi. yani bi ton sorun, ters giden isler, istenilmeyen gelismelere ragmen kisi kendini iyi mutlu hissedebilir mi
ben hissedebildigini iddia ettim, o tersini
sonuc
sonuc yok, olmasi da gerekmiyor , dusunce bazinda yasiyoruz
dusunce bazinda yasamak
bak bu da zor
I still want you by my side Just to help me dry the tears that I've cried But I'm sure gonna give you a try 'cause if you want I'll try to love again Baby I'll try to love again but I know The first cut is the deepest
sarki bitti, ne hostu, olsun yasasin replay
Bu aralar degisim ruzgarlari esiyor cevremde
Ruzgarlar bir duruyor bir firtinaya donuyor
Once bir ara bir Moskova meselemiz vardi, esti esti duruldu
Kizlara bakan bayan degisti, neyseki iyi oldu diyebildigim bir degisim oldu
Sonra bir ucuncu meselemiz vardi, nasil geldigini nasil gittigini bile anlamadim
Arada bir ev degisimi vardi, o da bosa cikti
Simdi is degisimi pesindeyim, sonuclanmadi
Blogumu Facebook la aldatiyorum, ama blogumu kapatmadigima gore degisimden sayilmaz bu
kizlar degisiyor, buyuyor. buyumek hem hoslarina gidiyor, hem korkutuyor
Dicle haftada en az bir gece kaybolma, tek kalma ruyasi goruyor ki bu da buyumek, tek kalmak istememek gibi geliyor
Berfin hep bebek kalmak istedigi icin degisime tumden karsi
Farkettim de bloga yazmayi ozlemisim, ama bilincalti oto sansur olayi beni kasmis,
bi de bazi arkadaslarima, blogumu bilenlere kizmisim
bi ton mail geldi, ay cok guzel yaziyordum da neden artik yazmiyormusum,
ha bunu diyenler blogdan once de, mesajlarin gelmeyince meraklaniyoruz derlerdi, ortak mesaj olsun namina blog actim, eee noldu, interactive olmasi beklenen blog pasivize edildi,
yazmiyom isteeeee
e aslinda ben kimseye yazmiyordum,
ben de bi hosum
hem kendime yaziyorum hem de kendime oto sansur uyguluyorum
kiz ben cok komigim
aferim bana
elime saglik
bankadan ayrilan arkadaslar var, uc gundur kisir, borek, mercimekli kofte yapip goturuyorum, (burada ramazan diye bi si yok), bugun birden durdum ve aaaa dedim, simdi onlarin gidisini kutluyormus gibi oldu, yok ama her seferinde "dedicated to...." diyorum, yani guzel aniyla ayrilsinlar diye
degismeyen seyler var
korkutuyor, yani ben 80 yasina gelsem de degismeyeceginden korktugum seyler
onlari da oldugu gibi kabullenmeli
zor
kabullenmek de
degistirmeye zorlamak da
kadim dostum facebook da da buldu beni,
ben de ona sarki ithaf ettim
iste facebook un guzelligi bu , istemedigin kadar interactive
sarki ne miydi,
simdi dinledigim sarki iste
simdi bunlari yazarken bi ton da soru ve konu var aklimda
gecen gun bir arkadasla konustugumuz bir konu vardi
burada oldugu gibi o anda da konudan konuya atlamisim simdi fark ettim
Arkadasimin iddiasi kadinlarin dun dundur, olay, sorun her ne ise dunde kaldi, bugune bakalim diyemedigiydi, benim iddiam ise bunun cinsiyetle degil de kinci olmakla alakasi olduguydu. Kinci bir erkek de gecmisten kurtulamaz di mi.
baska bir konu da herhangi bir insanin butun isleri ters gitse de mutlu olabilecegiydi. yani bi ton sorun, ters giden isler, istenilmeyen gelismelere ragmen kisi kendini iyi mutlu hissedebilir mi
ben hissedebildigini iddia ettim, o tersini
sonuc
sonuc yok, olmasi da gerekmiyor , dusunce bazinda yasiyoruz
dusunce bazinda yasamak
bak bu da zor
I still want you by my side Just to help me dry the tears that I've cried But I'm sure gonna give you a try 'cause if you want I'll try to love again Baby I'll try to love again but I know The first cut is the deepest
sarki bitti, ne hostu, olsun yasasin replay
Subscribe to:
Posts (Atom)
Orada bir blog var uzakta, o blog benim blogumdur....